Son yıllarda klasik ekonomik kalkınma stratejileri, sanayi üretiminin istihdam yaratmadığı bir duruma evrildi. Türkiye'nin ihracat ve istihdam dinamikleri, küresel değişimlerle birlikte yeniden şekilleniyor. İhracatın, yerli üretimi artırması ve yeni iş imkanları sağlaması beklenirken, mevcut durum bu beklentileri karşılamaktan uzak görünüyor.
İhracat, teorik olarak yerli üretimin artmasını ve yeni iş imkanlarının doğmasını sağlamaktadır. Ancak, son yıllarda bu dinamiklerin işleyişinde önemli değişiklikler gözlemlenmektedir. İhracat yapan firmalar, üretim kapasitelerini artırarak daha fazla işçi istihdam etmelidir. Ancak, bu durum artık beklenen etkiyi yaratmamaktadır.
Özellikle 2020'li yıllarda, salgın sonrası kazanılan avantajların azalmasıyla birlikte, ihracatın büyüme oranları kayda değer bir şekilde düşmüştür. Avrupa'nın durumu ve tüketim dinamikleri, Türkiye'nin ihracat performansını doğrudan etkilemektedir. Aşırı değerli Türk Lirası ve yükselen maliyetler, ihracatçıların en çok yakındığı konular arasında yer almaktadır.
Sanayi üretimi, ekonomik büyümeyi getirmediği gibi, istihdam yaratma konusunda da çıkmaza girmiştir. Uzun yıllar önce benimsenen ihracat temelli büyüme stratejisi, günümüzde etkisini kaybetmektedir. İmalat odaklı istihdam azalma eğiliminde olup, bu durum, ekonomik dönüşüm için kullanılan geleneksel ihracat modelinin açmazlarını göstermektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde, imalat alanında istihdam azalma eğilimleri gözlemlenmektedir. Türkiye, diğer gelişmekte olan ülkelere nazaran imalat sanayi istihdamını korusa da, uzun vadede bu performansı sürdürmek zor görünmektedir. Bu nedenle, daha çeşitlendirilmiş kalkınma stratejilerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüzde, hizmet ihracatının getirisi ana gündem haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) 2024 raporuna göre, dünya mal ihracatının değeri 2023 yılında yaşanan düşüşün ardından artış göstermiştir. Ancak, hizmet ticareti reel olarak yüzde 5 büyümüştür ve bu durum, ekonomik büyümenin yeni motoru olabileceğini göstermektedir.
Türkiye'nin hizmet ihracatı, gelişmekte olan ekonomilerin toplam hizmet ihracatının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Salgın sırasında etkilenen sektörler arasında seyahat ve ulaşım yer alırken, telekomünikasyon bazlı hizmetler ve bilişim ihracatı yükseliş göstermiştir. Bu durum, Türkiye'nin dijital hizmetler alanındaki potansiyelini ortaya koymaktadır.
Türkiye'nin, e-ihracat yapma oranı oldukça düşük kalmaktadır. KOBİ'lerin sadece yüzde 4'ü e-ihracat yapmaktadır. Gelecekte e-ihracat yapmayı planlayan KOBİ'lerin oranı ise yüzde 7,3'tür. Bu oranlar, Türkiye'nin dijital ticaret potansiyelinin yeterince değerlendirilemediğini göstermektedir.
Gelecekte, Türkiye'nin hizmet sektörüne yönelik sübvansiyonlarını gözden geçirmesi ve e-ticaret teşviklerini bütüncül bir strateji ile ele alması gerekmektedir. Aksi takdirde, düşük ücretli ve düşük teknolojili ekonomik modelin sürdürülebilirliği sorgulanabilir hale gelecektir.